Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız Sitesine Gitmek için tıklayınız
 
SIK SORULAN SORULAR
 
KALP KAPAK CERRAHİSİ NEDİR?

Kalp kapakların kan akımının ileri doğru yönlendirilmesine yardımcı olurken geri kaçışına engel olacak yapıdadır. Kalp kapak cerrahisi veya aort kapak replasmanı ve/veya mitral kapak replasmanı ile triküspit kapak tamiri veya raplasmanını içerir. Ülkemizde en sık nedeni romatizmal kapak hastalığıdır. En sıklıkla kalbin sol kulakçığı (atrium) ve sol karıncığını ayıran mitral kapağın darlığı veya yetmezliğine bağlı hastalık oluşur. Yine daha az sıklıkla sol karıncık ve ana aort damarını ayıran aort kapağın darlığı ve/veya yetmezliğine bağlı hastalık oluşur.

KALP KAPAKLARINDA MEYDANA GELEN HASTALIK KALPTE NELERE YOL AÇABİLİR? NELER YAPILABİLİR?Kalp kapaklarında oluşabilecek darlık kanın ileri akışına engel olurken, yetmezlik durumunda da kan geri kaçacağından kalbin büyümesine ve nefes darlığı başta olmak üzere hastalar da değişik şikayetlerin oluşumuna yolaçar. Kalp kapaklarında gelişen bu durumlar başlangıçta herhangi bir rahatsızlık yaratmazken hastalık ilerledikçe ve zaman geçtikçe başta nefes darlığı olmak üzere göğüs ağrısı, halsizlik, yorgunluk şikayetlerine yol açar. Uygun zamanda teşhis konulup tedavi yapılmazsa hastalık kalp yetmezliğine kadar ilerleyebilir. Kendiniz veya doktorunuz sizdeki mevcut klinik bulgulardan ve mevcut risk faktörleriniz dolayısı ile bir kapak kuşkulanabilir veya doktorunuz tarafından kalp kapak hastalığı ön tanısı konulabilir. Kapak hastalığının teşhisi girişimsel olmayan teknikler (Elektrokardiografi (EKG), Akciğer radyografisi ve Ekokardiografi) ve girişimsel olan teknik (kateter anjiografi) ile konur. EKG ve EKO poliklinikten ayakta yapılırken, kateter anjiografi için hastanın yatması gerekmektedir. EKG ve Ekokardiografi ile ancak ön tanı konulabilmektedir. Kesin tanı için kateter anjiografiye gerek vardır. Kateter anjiografi bacak veya koldan atar damardan ve toplar damardan sokulan kateterlerle ölçümler ve görüntüleme yapılır. Kalp kapak hastalığının teşhisinin kesin olarak konmasından sonra çeşitli tedavi şekilleri olup bu hastadaki mevcut durum ile değişkenlikler gösterebilmektedir. Tedavi şekilleri; ilaç (medikal), balon valvuloplasti ve kapak onarımı ve/veya değişim (replasman) cerrahisi olabilmektedir.


KORONER ANJİYOGRAFİ

Koroner Anjiyografi: Radial Arter (El bilek Damarı) veya Femoral Arter (Kasık Damarı) Yolu ile Koroner anjiyografi kalp damarlarının görüntülenmesi amacıyla damar içine opak madde enjekte edilerek film çekilmesi esasına dayanır. Böylece damar içinde akımı engelleyen bir darlık veya tıkanıklık varsa hangi damarda olduğu ve ne kadar ciddiyette olduğu saptanır. Bilek damarı (Radial, radiyal arter) yolu ile koroner anjiyografi son yıllarda ülkemizde de daha sık yapılmaya başlanmıştır. Bilek damarından koroner anjiyografi yapılmasının kasık damarına kıyasla bazı avantajları vardır, Bunlar; Hasta anjiyografi sonrası hemen ayağa kalkabilir, kasıktaki gibi kum torbası yoktur, hasta çok daha konforludur. Bilek damarında balonlaşma (anevrizma) ve hasar olma ihtimali daha az olup damar tamamen tıkansa bile el iki ayrı damardan beslendiğinden elde sorun çıkmaz, oysa kasık damarı hasar görürse bacak riske girebilir. Bilek damarından koroner anjiyografinin tek dezavantajı doktor içindir; bu yöntem yeni olduğundan her yerde bu damardan girişim yapmak için yeterli eğitim verilmemektedir, bilek damarından koroner anjiyografi yapmada yeterli beceri kazanmak için en az 500 hastada uygulamak gereklidir, aynı rakam kasık için 50 civarındadır. Yani kısaca bu yöntemin dezavantajı hasta için yoktur, doktor için vardır.


KORONER DAMAR

Koroner damar nerede dir,ne işe yarar,koroner balon ve stent uygulaması nedir?
Koroner damar kalbin üzerindedir, kalp kendisi bir pompadır ve bütün dokulara, organlara kan pompalayarak onların oksijenlenmesini sağlar, ancak bu pompa görevini yapabilmesi için kendisinin de oksijen alarak enerji üretmesi gerekir. Bu nedenle kalp aort damarına attığı kanın yaklaşık %5 ini kendisine pompalar, bunu da koroner damarlar sayesinde yapar, koroner damarlar aort damarının hemen başlangıcında bulunurlar ve buradan ayrılarak direk hemen kalbe doğru giderek kalbin kasları içinde yayılırlar, nu sayede kalp kası kanlanır. Eğer koroner damar daralırsa kalp kası yeterince beslenemez ve pompa görevi bozulmaya başlar, zorlandığı zamanlarda göğüs ağrısına neden olabilir. Eğer koroner damar tıkanırsa ‘kalp krizi' olur ve o damarın beslediği kalp bölgesi zamanında müdahele edilemezse hayatiyetini yitirir, hayatiyetini yitiren bölge genişse kalp yetmezliğine sebep olabilir.
Koroner balon uygulamasında, daralmış veya tıkanmış olan koroner damar bölgesine ince bir tel üzerinden balon ilerletilerek darlık veya tıkanıklık üzerinde şişirilir ve darlık açılır, balon işleminden sonra genelde damarda biraz darlık kalır ve ileride aynı bölgenin tekrar daralma riski yaklaşık %40-50'dir. Şeker hastalarında, ince damar çapı olanlarda, darlık bölgesi uzun olanlarda bu oran daha da yüksek olabilir. Koroner stent uygulamasında ise darlık veya tıkanıklık bölgesine bir balonun üzerinde sıkıştırılmış tel kafes bulunur, bu üzerinde tel kafes olan balon darlık bölgesinde şişirilince üzerindeki tel kafes genişleyerek damar duvarına gömülür ve darlığı dışarı doğru iter, sonra balon indirilip geri çekilir, stent o bölgede kalır, yaklaşık 4-6 hafta sonra stentin üzeri damar katmanı ile örtülür, yani damar içinden bakılınca stent gözle görülmez. Stent uygulama işleminden sonra aynı bölgede tekrar daralma olması riski yaklaşık %30-40'dır, ama yine şeker hastalarında, ince damar çapı olanlarda, darlık bölgesi uzun olanlarda bu oran daha da yüksek olabilir. İlaçlı stentlerde ise stent üzerinden yavaşça salınan bir ilaç damarın tekrar daralma riskini azaltmaktadır, bu stentlerin tekrar daralma riski ise %5-10 civarındadır.


BALON veya STENT ile KORONER DAMARLARIN GENİŞLETİLMESİ

Koroner balon ve stent uygulaması da koroner anjiyografi gibi radial arter (el bilek damarı) veya femoral arter (kasık damarı) yolu ile yapılabilir.

El bilek damarının avantajı hastanın hemen ayağa kalkabilmesi, kıpırdamadan yatmasının gerekmemesidir, ayrıca damar bölgesinde kanama ve balonlaşma (anevrizma) ihtimali de daha azdır.

Koroner balon uygulamasında, daralmış veya tıkanmış olan koroner damar bölgesine ince bir tel üzerinden balon ilerletilerek darlık veya tıkanıklık üzerinde şişirilir ve darlık açılır, balon işleminden sonra genelde damarda biraz darlık kalır ve ileride aynı bölgenin tekrar daralma riski yaklaşık %40-50'dir.

Şeker hastalarında, ince damar çapı olanlarda, darlık bölgesi uzun olanlarda bu oran daha da yüksek olabilir. Koroner stent uygulamasında ise darlık veya tıkanıklık bölgesine bir balonun üzerinde sıkıştırılmış tel kafes bulunur, bu üzerinde tel kafes olan balon darlık bölgesinde şişirilince üzerindeki tel kafes genişleyerek damar duvarına gömülür ve darlığı dışarı doğru iter, sonra balon indirilip geri çekilir, stent o bölgede kalır, yaklaşık 4-6 hafta sonra stentin üzeri damar katmanı ile örtülür, yani damar KORONER STENT içinden bakılınca stent gözle görülmez. Stent uygulama işleminden sonra aynı bölgede tekrar daralma olması riski yaklaşık %30-40'dır, ama yine şeker hastalarında, ince damar çapı olanlarda, darlık bölgesi uzun olanlarda bu oran daha da yüksek olabilir. İlaçlı stentlerde ise stent üzerinden yavaşça salınan bir ilaç damarın tekrar daralma riskini azaltmaktadır, bu stentlerin tekrar daralma riski ise %5-10 civarındadır


İLAÇLI VE İLAÇSIZ STENTLERİN FARKI NEDİR?

İlaç salınımlı stentler üzerlerine kaplanmış olan, damarın içe doğru kalınlaşmasını engelleyen bazı ilaçları yavaşça salgılarlar.İlacın salgılanma süresi stentin markasına, kullanılan ilaç ve ilacı taşıyan polimer denilen yapıların özelliğine göre değişmekle beraber 1-6 ay civarındadır.İlaç kaplı stentlerin çıkmasıyla beraber şeker hastalarında genişletilen koroner damarların tekrar daralma oranları %50 lerden %5-10 lara düşmüştür. Yapılan çalışmaların ön sonuçlarına göre, şeker hastalarında ilaç kaplı stent kullanılarak koroner damarlar açıldığında, koroner by pass cerrahisi ile aynı sonuçlar elde edilmekte, cerrahi operasyonun riski de hesaplandığında ilaç kaplı stent ile yapılan işlemler daha üstün gözükmektedir. Şeker hastalığı olmayan hastalarda da aynı üstünlükler söz konusudur ancak şeker hastaları kalp hastaları içindeki en yüksek riskli alt grubu oluşturduğundan elde edilen fayda da daha fazla olmaktadır.
İlaç kaplı stent kullanılması için damarlardaki darlıkların stent yerleştirilmesine uygun olması gerekmektedir.İlaç kaplı stentlerin tek dezavantajı yüksek teknolojileri ve araştırma geliştirme giderleri nedeniyle yüksek maliyetli olmalarıdır.Ülkemiz için olan bir dezavantajı da bu stentlerin sağlık sigorta sistemlerince karşılanmaması, dolayısıyla hastalar ancak stenti satın alabilecek mali güce sahipse kullanılabilmeleridir.


DOĞUMSAL KALP HASTALIKLARI

Doğumsal kalp hastalıkları, gebeliğin ilk 8 haftası içinde ortaya çıkar. Ailede bu tür bir hastalık görülmesi olasılığı arttırmaktadır. Kalbin dinamik ve anatomik yapısını değiştirebilen çok büyük bozukluklar veya belirti vermeyen ufak anomaliler olabilir. Morarma, sık nefes alma, çabuk yorulma, nefes alma zorluğu, gelişme geriliği, sık solunum yolu infeksiyonu, bayılma sık görülen belirtilerdir.
Prognoz Asiyanotik Konjenital Kalp Hastalıkları’da daha iyidir. Fallot Tetralojisi dışındaki Siyanotik Konjenital Kalp Hastalıklı çocuklar, müdahale edilmezse nadiren bir yaşını geçer. Fallot Tetralojisinde tedavi edilmeyen hastalarda yaşam süresi 2.5 - 7 yıldır, sadece % 10’u tedavisiz 20 yaşını geçebilir. Ameliyat edilen Fallot Tetralojisinde ise prognoz oldukça iyidir ve normale yakın bir yaşam sağlanmıştır.
Tüm Konjenital kalp hastalığı olan kişilerde operasyon öncesi ve sonrası kapak enfeksiyonu ( endokardit ) riski vardır. Enfeksiyonu önlemek için başka operasyon veya müdahaleler (diş çekimi gibi)öncesi bir antibiyotik kullanmalıdır. Ağız içi hijyeninin sağlanması da endokardit riskini azaltan önemli bir faktördür.


KALP TRANSPLANTASYONU (NAKLİ) NEDİR?

Kalp transplantasyonu veya nakli ameliyatı hastanın değişik nedenlerle yeterli görev yapamayan ve kalp yetmezliğine yol açan hastanın kalbinin çıkarılarak yerine uygun şartları taşıyan bir vericinin bağışladığı kalbin takılması işlemidir. İlk olarak 1967 yılında Güney Afrika’da Dr Cristian Barnard tarafından başarıyla gerçekleştirilmiş olup bundan hemen sonra 22 Kasım 1968’de kliniğimizin kurucusu Dr Kemal Bayazıt tarafından ülkemizdeki ilk kalp nakli ameliyatı gerçekleştirilmiştir. Kalp bir kas dokusudur ve kan dolaşımını sağlayan bir pompa görevi görür. Geçirilmiş kalp krizi, tedavi edilmemiş kapak hastalığı, doğuştan ve enfeksiyon başta olmak üzere değişik nedenlerle kalp kasında bozulma oluşabilir ve kasılma gücündeki azalmaya bağlı kalp yetmezliği bulguları ortaya çıkar. Bu durumdaki bir hastanın en etkin tedavi yöntemi kalp nakli ameliyatıdır. Organ nakli konusunda tüm organizasyonu Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Daire Başkanlığı’na bağlı Ulusal Koordinasyon Merkezi yürütmektedir. Bu organizasyonda en önemli kriter ve öncelik hastanın aciliyetidir.


KORONER BYPASS CERRAHİSİ NEDİR?

Koroner bypass cerrahisi veya kısaca KABC olarak adlandırılan ameliyat tüm dünya da ve ülkemizde en sık yapılan kalp ameliyatı tipini oluşturmaktadır. Kalp kasını besleyen koroner damarlarında meydana gelen darlık veya tıkanıklığı, göğüsten (meme atar damarı), koldan (kol atar damarı), bacaktan (bacak toplar damarı) damarlar alarak, tıkanıklığın alt seviyesine dikilerek yapılan köprüleme ameliyatlarıdır. Koroner arterler kalbe oksijen ve besin maddelerini sağlayan atar damarlardır. Kalp kasına bu gücü veren koroner damarlardır. Koroner damarlarda meydana gelecek bir darlık ya da tıkanıklık kalp kasına yeterli oksijeni getiremeyeceği için kalp kasının ölümüne neden olur ki bu da kalp krizi veya miyokard infarktüsü olarak adlandırılır.


PERİFERİK ARTER HASTALIKLARI CERRAHİSİ NEDİR?

Periferik damar hastalığı, kalp ve beyin dışındaki tüm kan damarlarının (atardamar ve toplardamar) hastalıklarını ifade eder. Fakat doktorlar genellikle periferik damar hastalığı terimini, periferik arter (atardamar) hastalığını ifade etmek için kullanırlar. Periferik arter hastalığı ise kollara, bacaklara ve iç organlara kan akışını sağlayan atardamarların aterosklerozu (damar sertliği) nedeniyle tamamen veya kısmen tıkanması ile oluşan bir hastalıktır.

Genellikle 50 yaş üzeri erkeklerde bulunur. Beraberinde kalp damarlarında ve şah damarında da ateroskleroz bulunabilir.

Kimler Risk Altında

50 yaşın üzerindeki erişkinlerin % 5’inde periferik damar hastalığı bulunmaktadır. Periferik damar hastalığı erkeklerde kadınlara göre hafifçe daha fazla görülmektedir. Periferik damar hastalığı için bilinen risk faktörleri aterosklerozu (damar sertliği) meydana getiren sebepler ile aynıdır. Bu risk faktörleri şunlardır:

· LDL kolesterol (kötü kolesterol) ve trigliserit düzeylerinin kanda yüksek olması

· HDL kolesterol (iyi kolesterol) düzeylerinin kanda düşük olması

· Sigara kullanımı

· Diabetes mellitus (şeker hastalığı)

· Yüksek kan basıncı (hipertansiyon) veya ailede hipertansiyon öyküsü

· Ailede ateroskleroza (damar sertliği) bağlı hastalık öyküsü

· Kronik böbrek yetersizliği

· Aşırı kilo veya obesite

Periferik damar hastalığında risk faktörleri bir arada olduğunda risk daha da artar. Tek risk faktörü olan bireye göre iki risk faktörü olan birey daha fazla risk altındadır.


VENÖZ HASTALIKLAR CERRAHİSİ NEDİR?

Periferik venlere ait (venöz) bozukluk terimi, kol ve bacaklardaki oksijenden fakir kanı kalbe doğru taşıyan periferik venlerdeki yetersizlik veya hasarlar için kullanılır. Periferik venler, ayaklar, bacaklar, alt karın, kollar, boyun ve başta yerleşiktir. Ancak pratikte çok büyük oranda periferik ven hastalıkları, bacaklarda görülürler. Periferik venöz bozukluklar varisler, kronik venöz yetmezlik ve tromboflebit olarak üç başlıkta toplanabilir.

Organlarımıza kan, atardamarlar ile götürülür. Kanın içindeki oksijen ve besin maddeleri, çeşitli dokular ve organlar tarafından kullanıldıktan sonra kanın kalbe geri dönüşü venler (toplardamarlar) tarafından sağlanır. Kanın atardamarlar içindeki hareketi kalbin pompalama basıncı (normalde 120 mmHg) ile sağlanır ve bu sayede kan, en uç bölgelere kadar problemsiz gider. Dokularda kullanılan kanın basıncı ciddi şekilde düşer ve kanın kalbe geri dönüşü oldukça düşük bir kan basıncıyla olur. Kan geri dönerken en büyük sıkıntıyı bacaklarda çeker. Çünkü ayakta duran bir insanda kan, yerçekimine karşı hareket ederek kalbe doğru yol almak zorundadır. Kalbe geri dönerken kanın geri kaçmasını önlemek için venlerde tek yönlü kapaklar bulunur. İşte bu kapakların hasar görmesi problemlere neden olur. Ayrıca bacak kasları yürüme sırasındaki kasılmalarıyla venleri de periyodik sıkıştırarak kanın geri dönüşüne yardımcı olur. Onun için ayakta hareketsiz durma venlerin işini oldukça artırır. Oysa tam aksine, yürümek venlere yardımcı olmaktadır. Bundan dolayı mesleği gereği ayakta hareketsiz uzun süreler bekleyen insanlarda (polis, öğretmen kasap vb.) ven hastalıkları sık görülür.